Yazmak istiyorum bazen eskisi gibi. Hoş geliyor düşününce yapmayı. Fakat gelmiyor aklıma pek de bir şey yazacak, karalayacak. Görmüyor ki gözlerim artık pek çok şeyi. Gülüp geçiyorum, umursamıyorum.
Bu haliyle zaten ne kalır ki akılda. Günü geçirdim mi tamamdır artık. Gerisi uçtu gitti rüzgarla, ne ben gitme diyebildim ne de onun kalmaya gönlü vardı. Artık düz bir manzara görüyor bu gözler, bu koca karmaşayı. Gözümü de korkutmuyor değil arada sırada.
Gerçekten fark ediyorum ki düşünmüyorum, yaşıyorum gelişigüzel. Aptal olmak böyle bir şeyse eğer evet aptallaşıyorum her gün, biraz daha biraz daha.
Mutluluk mu evet bol keseden tabii ama pek de tat vermiyor eskisi gibi. Gülmek hava kadar bol ve boş. Gülüp geçiyorum işte, nüfuz etmiyor bedenime. Hatta çoğu zaman büyük kahkahalarla anlamsız ve tekrarlı gülüyorum, sanki mutluluğu defedercesine.
Biraz daha güvenmiyorum sanki insanlara. İnanmıyorum da ayrıca, dinlemiyor bile olabilirim. Heyecanlandırmıyor artık o kadar da. Ne olacak peki, gerçekten de eksilecek mi yani masadan dostlar, böyle birer birer. Yahut ben mi uzaklaşmaktayım artık, usulca sürükleniyor muyum yoksa aptal ve mutlu küçük dünyama.
Hazırlanmak da gerekiyor sanki biraz biraz da olsa kayıplara, kaybolmaya ve kaybetmeye. Uyum sağlayamıyorum tüm bunca şeye, ne olacak böyle bilmiyorum. Geçecek elbette öyle veya böyle fakat sonunda ne olacak. İşte artık onu da öngöremiyorum ve hatta tahmin bile yürütemiyorum.
Kafamda çok şeyler varsa da yoksa da artık gün yüzüne çıkmıyorlar pek. Bazen yakalıyorum gibi geliyor insanları, sıkılıyorlar. Uzaklaşmak istiyorum böyle zamanlarda.
Mücadele edecek, anlamaya çalışacak, anlatmaya çalışacak gücü ve iradeyi bulamıyorum artık kendimde. Belli ki benden sıkılmış, sohbetimden sıkılmış işte. Tamam kalkalım o halde önemi yoksa zaten söylediklerimin ve söyleyeceklerimin, bırak boş ver gitsin işte.
Susalım, gereği yok birbirimizi bilmenin, anlamanın, sevmenin. Hallederiz bir ara, boş verelim de şimdi. Görmeyelim, görmemezlikten gelelim, yutalım. Eğlenelim, geçirelim zamanı, vakti değil hiçbir şeyin. Düşünmeyelim, koyuverelim gitsin benliğimizi ortalığa öylece olduğu gibi.
Eskisi, yenisi, bin bir çeşidi bıktırdı beni. Belki hepsi iç içe bilemem tabii. Neler değişti bende, açık olun biraz daha. Ayırdına varamıyorum kendimin.
Meslek meselesi de var, var ise de ayrı bir muamma, meslektaşlarımsa apayrı. Hırsınız mı çok geliyor bana ben mi boş vermişim fazlasıyla. Kıyas yapma yapma da bu ne ki böyle çalıştım mı gerçekten yoksa kandırmakla mı geçti zaman. Pek boş geçmiş gibi hissediyorum kimi zaman.
Belki de gerçekten hatırlayacak bir şey yoktur geriye bakınca. Konuşamıyorum da bazen. Ağzımdan neler çıkıyor farkında bile değilim. Benim de sizinle beraber duymuşluğum oluyor bazen neler söylediğimi. Bazen cümle bile kuramıyorum, kelimeler geveleniyor sadece. Şu an, ne eski referanslarım sağlıklı geliyor ne de yeniler.
Çapa attığı bir yerleri olmalı insanın, güvenli bir limanı, sırtını yaslayıp dünyaya bakacağı bir köşesi. Varsa da yoksa da bundan sonrasında daha da zor bulması, bulup inşa etmesi, zorlaşacak da zamanla.
Yolcusuz gemiler seyreder okyanusun ortasında. Batmamış henüz, yüzse de söylenemez pek bir yere gittiği. Pusulası şaşmış, haritası karalanmış bir kaptan ve yelkenleri parçalanmış bir gemi. Git şimdi istediğin yere özgürsün ya öyle değil mi.